30 Eylül 2011 Cuma

Hayalet Orgazm Nedir


ORGAZM OLMAKLA BOŞALMAK AYNI ŞEY DEĞİLDİR

Orgazmın tıptaki son gelişmelere rağmen halen bilinmezliklerle dolu bir terim olduğunun altını çizen CİSED Genel Başkanı Dr. Cem Keçe; “Örneğin orgazm olmakla boşalmak aynı şey değildir. Çok yanlış bir şekilde bu iki kavram aynı anlamda kullanılmaktadır. Bu da kafaları karıştırmakta ve bazen hayalet orgazm gibi, zincirleme orgazm gibi içinden çıkılmaz kavram karmaşalarına yol açabilmektedir.

Boşalma bedensel bir rahatlamayken orgazm ise bu bedensel rahatlamaya ruhun eşlik ettiği çok yüksek haz veren hedonik bir durumdur. Bu nedenle genelde orgazm diye bahsedilen durumlar boşalma olarak algılanmalıdır. Hayalet orgazm terimi de hayalet boşalma, fantom boşalma veya hayalet haz duyma olarak anlaşılmalıdır.

SÜREKLİ UYARILMA SENDROMU

Sarah Carmen adında bir hasta depresyon problemine yardımcı olması için kullandığı sakinleştirici ilaçların yan etkisiyle, cinsel olarak sürekli uyarılmasına yol açan PSAS sendromuna (Persistent Sexual Arousal Syndrome) (Sürekli Cinsel Uyarılma Sendromu) yakalanır. 24 yaşındaki Carmen, tren raylarının gıcırtısından, saç kurutma makinesinin esintisinden, fotokopi makinesinin çıkardığı gürültüden bile orgazm olmaya başlar. Günde ortalama 200 kez orgazm olduğunu söyleyen Carmen’in durumu, vücudunun cinsel organına fazla kan pompalanmasından kaynaklanmaktadır. Bu örnekte olduğu gibi orgazm hakkında insanoğlunun daha duyacağı çok şeyler olacağına inanıyorum. İşte bunlardan biri de hayalet orgazmlardır.” dedi.

İKİ TİP HAYALET ORGAZM VAR

Hayalet orgazmı anlamak için ilk önce hayalet ağrı (fantom ağrı) kavramını açıklamanın doğru bir yaklaşım olacağının altını çizen CİSED Genel Başkanı Dr. Cem Keçe; “Hayalet ağrı; kesilen veya olmayan bir organda hissedilen ağrı için kullanılan bir kavramdır. İngilizcesi phantom pain’dır. Örneğin bacağı olmayan bir kişinin olmayan bacağında dayanılmaz bir ağrı hissetmesidir. Çünkü her şey beyinde başlar ve beyinde biter. Bu sinir sistemindeki rahatsızlıktan kaynaklanan psikolojik ve fizyolojik bir durumdur. Sonradan kaybedilen bir uzuvda hissedilen ağrı olabildiği gibi doğuştan olmayan bir uzuvda da hissedilebilir. Gerçek olmayan bir ağrıdır.

Hayalet orgazm iki şekilde tanımlanabilir:

Birinci hayalet orgazm tipi; cinsel deneyim sonrası genital bölgelerin dışında kesilen veya doğuştan olmayan bir bacak, ayak, kol veya vücudun başka herhangi bir noktasında hissedilen hazzın ardından kasılmalarla ortaya çıkan rahatlama ve gevşeme halidir. Cinsel birleşme sırasında yaşanabildiği gibi gece rüyada boşalma biçiminde de ortaya çıkabilir ve daha çok bacağı kesilenlerde ve omurilik yaralanması geçiren kişilerde görülür.

İnsan vücudunda çok sayıda erojen bölge vardır, en çok bilinenleri genital bölgede yer alan penis, makat, vajen ve klitoristir. İkinci hayalet orgazm tipi ise; sünnet, doğum sırasında oluşabilecek yırtıkların önlenmesi için yapılan kesiler (epizyotomi) gibi genital bölge ameliyatları veya travmaları sonrası bu bölgelere cinsel bir uyarı olmadan veya erojen bölgelere ritmik temaslar sonrası fizyolojik olarak saniyeler içinde cinsel organlarda oluşan ritmik kasılmalar ve buna eşlik eden tatlı duyumlar olarak tanımlanabilir. Yani hayalet orgazmın belirtileri ameliyat geçirilen veya travmaya maruz kalan genital bölgelerde hissedilebilir veya kişi orgazm oluyormuş gibi bir hisse kapılabilir. Bu tip hayalet orgazm yeni iyileşmeye başlayan bir yaradaki tatlı tatlı kaşınma veya gıdıklanma gibi hissedilebilir.” dedi.



alıntı:cinsellik mekanı

Kadınların seks yaşantısı


Kadınların seks yaşantısı, istekleri ve beklentileri elbette ki erkeklere oranla daha da farklıdır. Peki sizce kadınların seks yaşantısı nasıldır? Biz cevap verelim mi ? :)

Günümüzde kadınlar seksi daha iyi anladı ve yaşamaya çalışıyor. İşte uluslararası platformda kadınların seks yaşamlarına dair yapılan bir araştırma bu yönde yaşanan değişimi ve alışkanlıkları gözler önüne seriyor.Kadınlar düzenli olarak seks yapmalı çünkü sevişmenin 30 dakikası 200 kalori yakmayı sağlıyor.
Yarım saat yatakta vakit geçirmek için çarşafların bozulmasına razı olan kadınların oranı: 27
Seks süresinin normalden uzun sürmesini isteyenlerin oranı: 28
Kaç kadın seks esnasında orgazm taklidi yapıyor: Her 11 kişiden 8′i
Standart Kadın’ın libidosunu alevlendiren film: Mr. & Mrs. Smith
Bir ayda 10 kereden fazla mastürbasyon yapan kadınların oranı: 15
Rabbit isimli vibratörün Amerika’da satılmaya başlandığı yıl: 1984
Yatak başlığına kelepçelenmeyi hayal eden kadınların sayısı: Her 5 kişiden 2’si
Bir diğer popüler fantezi: Halka açık bir yerde seks yapmak.
Ev dışında bir yerlerde seks yapan kadınların oranı: 77
10′dan fazla tek gecelik ilişkisi olan kadınların oranı: 6
Kaçı en yakın arkadaşlarının erkeğini listesine ekledi: Her 1O kişiden 3′ü
Yataktaki yeteneksizliği yüzünden birinden ayrılan kadınların oranı: 35
Hiçbir şart altında seks yapmayıgeri çevirmeyecek kadınların oranı: 26



alıntı:cinsellik mekanı

Güzel ve bakımlı olmayı kim istemez!



Güzellik ve bakıma dair tüm merak edilenler
Bu konularda en çok sorulan soruları ve yanıtlarını merak ediyor musunuz? Hepsi haber detayımızda.

1. Cildimde elastikiyet kaybı hissediyorum ne yapabilirim?

Bozulan nem dengesi, hücre işlevlerinde zayıflama, ciltte zararlı maddelerin oluşumu cildin yaşlanmasına neden olur, cilt kurur, çizgiler meydana gelir, cilt esnekliğini yitirir, cilt dokusu zayıflar, donuk bir görüntüye ve elastikiyet kaybına neden olur.

Cildin sıkılığını ve elastikiyetini arttıran bakım ürünleri kullanarak, cildinizin uzun süre esnek kalmasını sağlayabilirsiniz.

2. Tonik ya da losyonun cilt bakımındaki fonksiyonu nedir?

Cilt temizliğinin son, nemlendirmenin ise ilk aşamasında bulunmalıdır. İşlevi ise; cildi temizleme ürününden kalan artıklardan arındırmaktır. Sanıldığının aksine gözenekleri sıkıştırmaz; cildi dengeler.

3. Sabah ve akşam tek bir krem kullanabilir miyim?

Gece ve gündüz kremlerinin aynı anda kullanılması önerilmez. Ancak bu durum bazo krem formüllerine göre değişebilir. Gündüz kremlerinin güneş ışınlarına karşı koruma özelliği vardır. Ayrıca gün boyunca çevresel tüm dış etkenlerin cilde yapabileceği tahribatlara karşı korur. Gece bakım ürünleri ise, hücre yenilenmesini desteklemek için enerji verirken, nem dengesini sabah saatlerine kadar korurlar.

4. Neden temizleme ürünlerini göz makyajı temizlemek için kullanmak sakıncalıdır?

Bazı temizleme sütleri göz makyajını temizlemeye de uygun yapıda olabilir. Ancak cilt yapısıyla göz çevresinin yapısı birbirinden farklı olduğu için göz makyajı temizliğinde göz çevresi için özel olarak üretilen temizleyiciler kullanılmalıdır.

5. Farklı markalardan ürün kullanabilir miyim?

Evet, kullanabilirsiniz, yeter ki kullanacağınız ürün cilt tipinize uygun olsun.

6. Cildime sürdüğüm krem emilmiyor ve beni çok terletiyor!

ilk önce cildinize uygun bir ürün olup olmadığını iyi anlamak gerekir. İçerikleri ve kuvvetleri haricinde de yapıları da bizi bu konuda yönlendirebilir. Problemli ve yağlı ciltler jel, yağlı ve karma ciltler yağsız losyon, normal ve karma ciltler emulsion (fluid), kuru'ya dönük ciltler hafif yapıda kremler, çok kuru ciltler yoğun kremler kullanırlar.

7. Göz çevremde yağ butonları var, ne yapmalıyım?

Bu problemi kozmetik olarak çözmeden önce mutlaka kolestrol ile ilgili bir test yaptırmanız gerekir. Ama böyle bir endişeniz yok ise o zaman kullandığınız kremleri bir daha gözden geçirmeniz gerekebilir. Uçucu yağlar veya losyon veya jel şeklinde göz makyaj temizleyicileriyle makyajımızı temizlemeliyiz. Cilt bakımımıza ilk önce göz ürünlerimizi sürmeye başlayıp sonra cilt ürünlerimizi sürerek devam etmeliyiz. Kullandığımız cilt için nemlendiricimizi, serum ve gece kremimizi asla göz çevresine yaklaştırmamalıyız. Göz kremlerini kemik üzerinde göz çevresine sürmeli ve ihtiyacımız ile doğru oranlı göz kremi kullanmalıyız. Kremin %70 bölümünü kaz ayaklarına %30 bölümünü ise kaş altı ve gözaltına uygulamalıyız (göz ürünlerinin özel sürme tekniği de olabilir, satış danışmanı servis esnasında konu ile ilgili bilgi vermelidir). Şişlik, morluk, yeni başlayan nemsizlik çizgileri için jel yapısında göz ürünleri kullanmalıyız. Yağlı ve yoğun ürünlerden sakınırsak cilt bu butonları zaman içinde yok edecektir.

8. Cilt bakımında mutlaka serum kullanmalı mıyım?

Serumlar bakım ürünlerini tamamlayıcılarıdır. Bakım ürününden dönem dönem performans alamayabilirz, ürünü tamamen değiştireceğimize, serumlar ile destekleyerek, çok daha başarılı ve hızlı sonuçlar elde edebiliriz. 'Ayrılmaz ikili' adı altında ürünler de piyasada mevcuttur, yani bakım kremi ile birlikte mutlaka kullanılması gereken serum, birbirini tamamlayan formül içerdikleri için, ürünün performansını görebilmek adına hem serumu hem de bakım kremini kullanmanız gerekir.

9. Nemlendirici ile gündüz kremi arasındaki fark nedir?

Kuruluk ve nemsizlik farklı şeylerdir. Su ve yağın farklılığı gibi. Nemlendiriciler cildin susuzluğunu doyururlar, cilt eğer çok nemsiz ise günlük bakımı ile birlikte mutlaka nemlendirici kullanılmalı, gündüz kremi ise cildin yaşlanmaya sebebiyet veren faktörlerden yani bizler buna serbest radikaller diyoruz, cildi korur, gün içinde ihtiyacı olan enerjiyi yani besini verir, koruma filtresi varsa lekelenmeye karşı korur. Yaşlanmanın %25'i genetik, %75'i çevresel faktörlerdir. Ve cilt gündüz yaşlanır, gece onarılır. Yani gündüz koruyacağız, gece tedavi edeceğiz. Bunu asla unutmamalıyız.

10. Cilt neden yaşlanır?

Beyin hücreleri hariç, vücutta bulunan hücrelerin birçoğu sürekli yenilenir ve eski hücreler yerine bölünerek ve üreyerek ve metabolizma yardımıyla, yenileri konulur. Yaşlanma ise cildin hücre yenileme mekanizmasının düzenli çalışmaması nedeniyle oluşur. Cilt vücudun iç fonksiyonlarını yansıtmasının yanı sıra, dış uyarılara da tepki verir. UV ışınları ve kuru hava gibi dış uyarımlara uzun süre maruz kalmak, yaşlanma semptomlarına yansır. Bozulan nem dengesi, hücre fonksiyonlarında zayıflama, cilt yüzeyinde zararlı maddelerin üremesi cildin yaşlanmasının en önemli sebeplerindendir.

11. Cilt için nem neden gerekli?

Çevresel tehditler, iklim, hormonal değişiklikler modern yaşamın problemleridir ve cildin sürekli olarak kurumasına neden olurlar. Cildin içerdiği nem miktarı azaldığında, çevresel etkilerine karşı direnme kabiliyeti zayıflar ve böylece ciltte kuruma, düzensiz bir yapı ve yaşlanma belirtileri oluşur.

12. Çalışan bayanlar cilt bakımında farklı ürünlere ihtiyaç duyarlar mı?

Çalışan kişiler genellikle klimalı ve kapalı ortamlarda çok uzun zaman geçirirler, iş hayatının getirdiği stres, yoğun çalışma temposu düzeni etkileyebilir, beslenme ve uyku düzeni bozulabilir, dolayısıyla, cilt çok daha yoğun olarak dış etkenlere karşı maruz kalabilir. İşte bu yüzden çalışan bayanların cilt sağlığına çok daha dikkat etmeleri, günlük bakım olarak mutlaka koruma içeren ürünleri kullanmaları, cildin temizliğine ve beslenmesine önem vermeleri gerekmektedir.

13. Cildi sadece akşamları temizlemek yeterli mi?

Cilt uzmanları günde iki kez, cildin pH değerlerine uygun bir temizleyici ile cildin temizlenmesini tavsiye etmektedir. Gece boyunca oluşan sebum ve birikimleri sabah ciltten arındırmak, akşamları ise hem makyajı, hem de gün boyu cilt üzerinde biriken kir ve tozları temizlemek için cilt tipine uygun bir temizleyici kullanmak şarttır.

14. Göz bölgesi neden daha çabuk yaşlanır, ihtiyaçları nelerdir?

Göz çevresi cildin en hassas, en ince derisine sahip bölgedir, yüzün diğer kısımlarından 7 kat daha incedir, dış etkenlere aşırı duyarlı ve kırışıklıklara açık bir yapıdır, ayrıca en sık mimik yaptığımız bölgedir, günde yaklaşık 14.000 defa göz kırpma hareketi yaparız. Yaş belirtileri ilk olarak göz çevresinde kendisini gösterir. Gülme, kızgınlık, zararlı çevresel etkiler, makyaj ve makyaj temizleme işlemi nedeniyle de devamlı yıpranır. Çok ince olması nedeniyle alttaki kılcal damarlar, mor renkli halkalar ve torbalanmalar şeklinde görünebilir. Göz çevresi derisinde hiç yağ bezi olmaması nedeniyle doğal yağlanma yok denecek kadar azdır. Bu nedenle mutlaka bir nemlendirici kullanılmalıdır. Bu bölgeye özel, göz çevresi için geliştirilmiş ürünlerin düzenli olarak kullanılması gerekmektedir.

15. Erkek bakımı önemli midir?

Erkek cildinin de bakıma ihtiyacı vardır. Erkek cildi; kadın cildinden %30 daha kalındır. Testesteronun yüksek miktarda sebum üretmesiyle orantılı olarak daha yağlıdır. Kadınlara göre daha çok siyah nokta ve pürüz vardır. Daha genç yaşlanır, ama daha derin kırışıklıklar oluşur. Kadınlara göre göz çevreleri daha belirgindir. Tıraş olmak, korunmadan güneş ışınlarına maruz kalmak cildin susuz kalmasına ve tahriş olmasına neden olur.

16. Parfümün daha kalıcı olması nasıl sağlanır?

Yan ürünler olarak adlandırılan vücut losyonu, vücut kremi, duş jeli, deodorant gibi ürünleri kullanarak parfümün daha kalıcı olmasını sağlayabilirsiniz.

17. Neden parfümler her tende farklı kokar?

Parfümler alkol, bir dizi aromatik yağ ve sudan oluşmaktadır. Bu yağlar ciltle buluştuğunda her ten tipine göre farklı reaksiyon gösteriyor. Bir tende hafif diğer tende güçlü reaksiyonlar da farklı şekilde kokmalarına neden oluyor.

18. Parfümün en kalıcı olduğu bölgeler...

Kokunun kalıcılığını uzatan en ideal vücut bölgeleri arasında şakaklar, iki göğüs arası ve kol içleri öne çıkıyor. Vücudun bu belirtilen bölgeleri kan damarlarının cilde en yakın olduğu yerler, dolayısıyla buralarda ısı daha yüksek. Bu da kokunun bu bölgelerde mükemmel şekilde tende hapsedilmesini sağlıyor.

alıntı : mynet

Neyi yazmalı, neyi yazmamalıyım?


O zaman hem çok şey bilip hem de hiçbir şey söylemeyen “dilsiz şeytan” olmaz mıyım?..
ADNAN BERK OKAN

Ziya Paşa terkibi bendinde diyor ki:
“Ya bister-i kemhâda, ya da virânede can ver;
Çûn bâyu geda hâke beraber gidecektir…

Yani…
İster ipek yatakta ister harabede can ver; çünkü zengin ve fakir toprağa beraber gidecektir...

Son birkaç gündür “tahrik bombardımanı” altındayım…
Bana saldırıldığını, aleyhimde tezvirat yapıldığını anlatanlar, maille bildirenler....
Ama kendimi tutuyorum…
Tutacağım…
Tutmalıyım…
Hastaya sormuşlar:
"Canın ne istiyor?"
"Canım" demiş hasta, "bir şey istememeyi istiyor"...
Benim canım da kavga etmek istememeyi istiyor...

Ama…
Elbette bir köşeye çekilip susmayacağım da...
O zaman hem çok şey bilip hem de hiçbir şey söylemeyen “dilsiz şeytan” olmaz mıyım?..
O zaman; konuşma ve işitme engelli birinden ne farkım kalır?..

Şeyh Sadi diyor ki:

“Bugün söz söylemek gücün varken söyle… Tatlı tatlı konuş… Zira yarın Azrail geldiğinde dilin tutulacak ve haliyle susacaksın”…

Allah bu eli, bu dili bu gözü, bu kulağı, bu burnu bana neden verdi?..
Estetiğim tamamlansın, güzel görüneyim diye mi?..
Tabii o da olabilir ama asıl sebebi; Allah adına, insanlık adına iyiyi, güzeli, doğruyu yapmak için vermiş olsa gerek…

Fakat…
Bu demek değil ki tahriklere kapılıp ona buna saldıracak; kendime verdiğim sözden cayacağım...
Tabii ki dilimin altında saklı olan mücevheri ortaya çıkaracağım…
Siz hiç “çalınmasın” diye güpegündüz vitrinini kepenkle örten kuyumcu gördünüz mü?..
Ancak..
Dilimin ucundaki zehri asla kullanmayacağım?..

Yine Sadi, “iki şey akıl hafifliğidir” diyor… “Biri konuşulacak yerde susmak; diğeri susulacak yerde konuşmak…”
Konuşulması, anlatılması gerekenleri yine anlatacağım…
Ama…
Asla hiçbir analizimi kişiselleştirmeyeceğim…
Bana karşı kişiselleştirmek isteyenlere karşı da susma hakkımı kullanacağım…

Kavgadan korkan biri değilim…
Pardon…
Yanlış söyledim…
Evvelden öyleydim…
Artık kavga etmekten çok korkuyorum…
Fakat…
Mücadeleden hiçbir zaman vazgeçmedim, geçmem de…
Çünkü…
Mücadele benim kişiliğimin mütemmim cüzü…

Hadi Özışık bana gazeteciler.com’da yazmamı teklif ettiğinde “neyi yazmalı, neyi yazmamalıyım” diye düşündüm tabii ki…
Çünkü…
Daha önce ulusal medyada yazar, ulusal televizyonlarda program yaparken “Neyi yazmalı, neyi yazmamalıyım” diye baştan düşündüğümü pek hatırlamıyorum…
Önceden düşünüp söylemenin, sonradan “neden söyledim ki?” diye dövünmekten, üzülmekten çok daha iyi olduğunu öğrendiğimde yaşım elliyi çoktan geçmişti…
Başkası beni susturmadan susmam gereken zamanı öğrendiğimde ise ne yazık ki müzmin işsizdim…

Bir yere girmeden önce oradan nasıl çıkabileceğinin hesabını yapmayan insanın başarılı olamayacağını çok iyi biliyorum artık…
Biliyorum efendim…
Burada da çok kalp kırdım…
Ama…
Kalp kırarken bile adil davranmaya özen gösterdim…

Dostlar!..
Bu yazı bir günah çıkarma değil…
Birilerinden özür dileme asla değil...
Zira özür dileyecek bir şey yapmadım…
Ama…
Bu yazı; bu köşe “acaba benim için bugün ne yazmış” kuşkusuyla okuyanların da gönül huzuruyla okuyacakları bir köşe olmalı bundan sonra…

Çünkü…
Gördüm ki birçok okur benden sadece ve sadece birilerine çakmamı istiyor…
Bunun için mailleriyle beni tahrik ediyor…
Kavgaya teşvik ediyor…
Kavgalarıyla ve ona buna çakmalarıyla okunan bir yazar olmaktansa; insani gazetecilik deneyimleri ve bilgileriyle az okunan ama okurlarına bir şeyler veren biri olmayı tercih ediyorum…
Sevgilerimle

alıntı:Gazeteciler

Başbuğ'dan PKK ile ilgili bomba söz


İlker Başbuğ, Birand'ın Kanal D ana haber bülteninde özetini yayınladığı röportajda terör, MİT-PKK görüşmeleri, internet andıcı için konuştu...
GAZETECİLER.COM - Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, 32. Gün'de Mehmet Ali Birand'ın sorularını emekliliğinden sonra ilk kez yanıtladı. "PKK

BAŞBUĞ İZLENİMLERİ
Mehmet Ali Birand bugünkü köşe yazısında röportaj için görüştüğü İlker Başbuğ'a ilişkin ekrana yansımayan notları paylaşmış.

"Çekim öncesinde ve sonrasında uzun uzun konuştuk. Davalarla ilgili olarak son derece rahat.

Ancak başka yönden ise sıkıntılı veya rahatsız olduğu da hissediliyor. Bu konularda hiç konuşmak istemiyor.

Sıkıntısı da sorulara verdiği ve vermek istemediği yanıtlardan anlaşılıyor.

Söyleyeceği herhangi bir sözün eski silah arkadaşlarını rahatsız edebileceğini hesaplıyormuş gibi bir hali var. Konuşurken çok dikkatli. Kelimelerini büyük bir itina ile seçiyor. Polemiklerden özellikle kaçıyor .

İnternet Andıcı davasında tanıklık etmeye hazır olduğunu söyledi.

Yazının tamamı için tıklayın


şanslı bir örgüt" diyen Başbuğ, flaş açıklamalar yaptı.

İlker Başbuğ emekliliği sonrası ilk kez konuştu. Eski Genelkurmay Başkanı Org. Başbuğ, 1 Mart 2003'teki tezkerenin reddedilmesiyle PKK'yı bitirme şansının kaybedildiğini iddia etti.

MİT-PKK görüşmesinde gizlilik ihlaline dikkat çeken Başbuğ, terörle mücadelede özellikle de Kandil'e yönelik operasyonlarda ABD'nin bilgisi olmadan hareket edilemeyeceğini söyledi.

İnternet andıcı davasında istenildiği taktirde ifade vermeye gideceğini de söyleyen Başbuğ, Işık Koşaner'in internete sızan açıklamalarıyla ilgili itirafları da öz eleştiri olarak kabul etti.

PKK ŞANSLI BİR ÖRGÜT
İşte Başbuğ'un konuşmasından flaş bir bölüm:

"PKK aslında şanslı bir örgüt bana göre. Dört defa en azından terör örgütünü elimine etme şansına sahiptik. Mesela 1986 yılında Abdullah Öcalan'ın konuşmalarına bakın, 'Bitiyoruz' diyor. 1987 yılında sıkıyönetimden OHAL'e geçiyoruz çünkü örgüt üzerine bir baskı kurmuşuz. Ama son darbeyi vuramıyoruz.




Askerlik süresini 15 aya indiriyoruz. Terör sonra tekrar tırmanıyor. Başarı sağladığınız anda alacağınız kararlar çok önemli. Son şans 1 Mart 2003 tezkeresi idi. Tezkere olayı eğer kabul edilseydi oluşan şartların PKK ile mücadele açısından bize çok büyük fırsatlar yaratmış olacağına inananlardanım."


alıntı: gazeteciler

'Nicolas Cage ölümsüz'


Nicolas Cage'e ait olduğu söylenen 1870 yılında çekilmiş bir fotoğraf yüzünden aktörün vampir olduğu iddia ediliyor.
Nicolas Cage’e çok benzeyen bir Amerikalının iç savaş sırasında çekilmiş fotoğrafı eBay’de 1 milyon dolar fiyatla satışa sunuldu.

Huffington Post'un haberine göre; Washington'da yaşayan Jack Mörd, satışa çıkardığı fotoğrafın eBay ürün açıklama kısmında “Nicolas Cage bir Vampir/1870/Tennesse” yazılı olan siyah beyaz fotoğrafın, Nicolas Cage’in sadece başarılı bir aktör değil aynı zamanda iç savaş döneminde de yaşamış bir vampir ya da benzeri ölümsüz bir varlık olduğunun kanıtı olduğunu iddia ediyor.

'Con Air', 'Ghost Rider' ve 'The Rock' filmlerinin 47 yaşındaki yıldızına oldukça benzeyen fotoğraftaki adamın 1870’li Tennessee eyaletinin Bristol kentinde yaşayan gerçek bir şahsa ait olduğu ve photoshop ya da farklı bir grafik programıyla düzenlenmiş olmadığı vurgulanıyor.



alıntı:tazehaber

John Travolta da ölümsüz mü?


Reenkarnasyon inancını destekleyen Scientology tarikatinin üyelerinden John Travolta'ya ait olduğu iddia edilen bir fotoğraf, aktörün ölümsüz olduğu yorumlarına yol açtı.
Geçtiğimiz günlerde ortaya çıkan bir fotoğraf, Nicolas Cage'in 'ölümsüz bir vampir' olduğu iddialarını ortaya atmış ve bu, günlerce konuşulmuştu.

Şimdi o fotoğrafı yanına bir kare daha eklendi ancak bu seferki fotoğraf John Travolta'ya benziyor.

Kanada'da yaşayan bir fotoğraf koleksiyoncusu, 1860 yılında çekilmiş fotoğraftaki kişinin 'Grease' ve 'Pulp Fiction' filmlerinin unutulmaz oyuncusu John Travolta olduğu konusunda ısrarcı...




alıntı:tazehaber

Frikiğe karşı koyamadı!




Heroes dizisiyle yıldızlaşan, Resident Evil: Afterlife filmi ile zirveye çıkan ünlü oyuncu Ali Larter, yine kendisi gibi oyuncu olan Hayes MacArthur'dan geçtiğimiz yıl çocuk sahibi olmuştu. Paparazziler tarafından sıkı bir şekilde takip edilen Larter, bebeğini arabaya koyarken rüzgarında etkisiyle frikik vermekten kurtulamadı



alıntı:mankenvideo

Nefes Alamıyorum.......


Yine bitmeyen bir gecenin sabahı işte
Sensiz soguk bombos
Sol yanımda bir agrıyla uyanıyorum hep bugünlerde
Daralıyor içim nefes alamıyorum sanki
Gittiginden beri tam 6 ay oldu
Alıştım diyorum
Her sabah içimdeki sancıya inat
Alıştım diyorum
Güzel gözlerin olmadanda
Yasanabiliyormus
Yasamak denirse eger
Nefes almaktan ibaret bedenim
Aldıgım ilaclardan artık ruh gibiyim
Görmüyorum hayatta neler eksiliyor
Yada her gün yeni neler getiriyor
Sen gittin ya
Dogan günesi bile görmek istemiyorum
Hayata tutunmaya calısıyorum sürekli
Ama neden neye yarayacak bilmiyorum
Bir tarafım hep eksik
Sensiz, sessiz, kimsesiz
Alışamadım gülüm alışamadım
Sensiz nefes almak bile zoruma gidiyor.................



haSret

Yeniden Başlayacağım Hayata…



Yeniden başlayacağım hayata, en basit ve sıradan haliyle, yeniden başlayacağım. Öyle beylik, süslü laflara gerek yok; ayağa kalkıp yürüyeceğim.
Sen gittikten sonra yalnız hissettiğim doğrudur ama ben çocukken de çok düşerdim; bilirim. Kalkacağım ayağa yavaşça, üstümü başımı elimle silkeleyeceğim. Etraftan koşup gelenlere, “merak etmeyin bir şey yok, ufak bir sıyrık” diyeceğim.

Önce aksayacak biraz bacağım, canım yanacak ama üstüne basmaya devam edeceğim. Mikrop kapmasın diye sürdüklerim yakacak yaralarımı, onları da üfleyerek geçireceğim.

Öyle büyük işler yapmayacağım. Sadece yürüyeceğim. Sen gelmeden önce nereye gidiyorsam, senden sonra da oraya doğru yürüyeceğim. Belki de oraya gitmem, her neresiyse orası, kim bilir belki rotamı döndüreceğim?

Yeniden başlayacağım her şeye.. Yeni bir ev tutacağım mesela, içine taksitle beyaz eşyalar alacağım. “Bin liraya hepsini almayanı dövüyorlar” diyerek bana moral veren dostuma gülümseyeceğim. Annem koliyle mutfak eşyası getirecek, dostlar perde, halı, eski bir yatak, bir de idare edecek eski dolap verecekler. Arka odasında duran televizyonu getirecek teyzem.

Yeniden başlayacağım hayata. Bir akşam vakti en yakın dostum gelecek çat kapı, elinde poşetler olacak. “Kahve aldım sana” diyecek, onca paketin içinde kahveden fazlası olduğunu bilip tebessüm edeceğim.

Kitaplarından ve giysilerinden başka hiçbir şeyi olmayan ben, yeniden başlayacağım hayata… Dostlarımla, sevdiklerimle, bana değer veren ve güvenenlerle yeniden yürüyeceğim.

Öyle büyük kararlar almayacağım, büyük laflar etmeyeceğim, gaza gelip şunları yaparım diye kendime sözler vermeyeceğim. Sadece yeniden başlayacağım, basit ve sade… Hiç gücüm olmadığını düşünsem de!




alıntı:msn

Burası ihanet Kokuyor…


Bütün diziler, magazin haberleri, gazetelerin iç sayfaları, etrafımızdaki eş dost, herkes aldatmaktan ve aldatılmaktan bahsediyor. İnsan istemese de, içine bir kurt düşüyor….
Önce düşünmeye başlıyorsun, aldatılıyor musun acaba? Yok canım diyorsun, kendini rahatlatıyorsun. Sonra bir şey oluyor. Sevgilin, eşin bir şey söylüyor veya yapıyor. Bir anda içindeki kurt büyümeye başlıyor.

“Galiba beni aldatıyor, kiminle aldatıyor, beni sevmiyor mu, sevse aldatmazdı vs…..” Bunun gibi onlarca cümle içindeki kuşkuyu besliyor. Zaten dünden teşnesin işkillenmeye, hemen tava geliyorsun.

Gerçekleri öğrenmek için hafiyelik yapmaya başlıyorsun. Cep telefonunu, ev telefonunu kurcalıyorsun. Aranan numaralar, aranmayan numaralar, cevaplanan çağrılar, cevaplanmayan çağrılar…. Sonra cevapsız aramalara geri dönülmüş mü diye kontrol ediyorsun. “Ay bu Ayşe eski sevgilisi olan Ayşe mi? Ama neyse benimki geri dönmemiş! Aradığınla kalmışsın Ayşe Hanım, ayrıca daha ne arıyorsun adamı, olmuş bitmiş işte….”

Sonra mesajlara bakıyorsun. Gelen kutusu, giden kutusu, taslaklar, gönderilmiş öğeler, elektronik postaları da unutmayalım tabii… Bir de mesenger konuşma kayıtları var. Onları da incelemişsindir sanırım…

Peki diyelim ki bütün bu araştırmalardan sonra, eline iyi kötü bir ipucu geçirdin. Sonra ne olacak? Öncelikle bütün delilleri o alçak adamın suratına fırlatıp, bunu sana nasıl yaptığını soracaksın. Ağzına geleni söyleyeceksin. Sıkı bir bağırıp kavga edeceksin.

O sana mantıklı sandığı açıklamalarda bulunacak ama elbette sen bunu yemeyeceksin. Sonra ayrı yatacaksınız, aynı evde yaşıyorsanız belki evden kovacaksın, belki de günlerce telefonunu açmayacaksın. Onu ayrılmakla tehdit edeceksin! Bir müddet ayrılıp onu cezalandıracaksın.

Sonra ellerinde çiçekler, kapında kelebeklerle gelip özür dileyecek. Bir daha yapmayacağını söyleyecek. Affedecek ve barışacaksın.

Şimdi, eğer barışacaksan, neden ayrıldın? Yok ayrılmayacaksan, neden hafiyelik edip bu kadar olayı ortaya döktün?

Biliyor musun, çoğu insan partnerine yakalanmasına rağmen ikinci defa ihanet eder. Her seferinde ayrılıp barışırlar. Her seferinde kadın adamı mahvedeceğini söyler, küfür eder, beddua eder ama ona geri döner.

Ve her dönüşünden sonra adam yine ihanet eder. Bilmem anlatabildim mi?




alıntı:msn

Aşk Yorgunuyum…


Herkes çok yorgun olduğunu söylüyor… Kimsenin inancı kalmamış aşka… Yorgunluk dediğimiz, ilişkilerden yediğimiz kazıkların toplamına eşit!


Ne yapalım peki? Tası tarağı toplayıp dağ başında mı yaşayalım? İnsanlardan, hayatın gerçeğinden kaçıp bir yere mi sığınalım? Bir daha kimseye güvenmeyelim mi? Yoksa intikam almak peşine mi düşelim? Hangisi daha sağlıklı? Elbette hiçbiri!

Kimisi uzun yıllar süren ilişkisine nokta koymuş, o yüzden yorgun ve inançsız. Kimisi her seferinde tamam dediği kısa ilişkilerden bıkmış, o yüzden güvensiz ve hali yok. Peki hep böyle mi gidecek? Hep inkar ederek aşkı, hep kaçarak bize yaklaşmaya çalışanlardan, hep gizlenerek mi geçireceğiz ömrü?

Cevabınız evet ise, bu yazının devamını boşuna okumayın! Gidip kapatın kendinizi özenle hazırladığınız o mağaraya…

Ben hala aklında soru işareti ve yüreğinde biraz umut taşıyanlara seslenebilirim ancak ve biraz kızabilirim. Ne olmuş yani? Düştüysen, canın acıdıysa ne olmuş? Hayatın başka her yanı güllük gülistanlık da, bir tek aşkta mı vurgun yiyorsun?

Ailen, dostların, iş arkadaşların, başka hiç kimse seni hayal kırıklığına uğratmadı da, ilk defa sevgilin mi, vurdu? Yaşamın özü nedir ki? Neden bu hayattasın diye düşündün mü? Nelerden geçiyorsun? Nelerle rendeleniyorsun?

Hangi acılar seni büyüttü? Hangi sıkıntılarla geliştin, akıllandın, tecrübelendin? Şimdi olduğun sen ve bu hale geldiğin yolda tek darbeyi aşktan mı yedin? Geçiniz efendim bunları! Kimse ömrünün sonuna kadar var olma garantisi veremez, hele günümüzde hiç veremez! Sen de kimseye böyle beylik laflar etmemelisin.

Seviyorsan tadını çıkarmalısın. Dileğince yaşamalısın. Sorunları akılcı yollarla çözmeye çalışmalısın. Egona, hırsına kapılmadan sevmeyi öğrenmelisin. Elbette ilişkin için mücadele etmelisin ama yürümüyorsa da, artık ipin ucunu bırakmayı öğrenmelisin. Ölüm var dünyada! Yaşadıklarını sevgiyle anı depona kaldırıp, yeni umutlara yelken açmayı denemelisin. Bir de her düşüşünden kendine bir ders çıkartıp, aynı hataları yapmamayı becerirsen, vallahi tadından yenmezsin!



alıntı:msn

29 Eylül 2011 Perşembe

PETA'nın porno sitesinin ilk görüntüleri







Böyle olur PETA`nın porno sitesi
Hayvan hakları örgütü PETA, mesajlarını daha etkili vermek için bir porno sitesi kuruyor




alıntı:objektifhaber

Yahşi Cazibe'nin 'Simge'si boşandı


Son dönemde yıldızı hızla parlayan Hande Katipoğlu, eşi ile yollarını ayırdı.
29 yaşındaki Hande Katipoğlu, işadamı eşi Cenk Seyhun’dan anlaşmalı boşanmak için 3 gün önce Beykoz Adliyesi’ne müracaat etti.

Vatan'ın haberine göre, Katipoğlu adliyeye avukatı Altın Mimir ile geldi ve boşanma gerekçesi olarak fikir ayrılığını gösterdi.

Birbirlerinden maddi-manevi hiçbir şey talep etmeyen çift, dava açtıkları gün boşandı.

Adliyeden el sıkışarak ayrılan çift daha 1 ay önce Yahşi Cazibe’nin başrol oyuncusu Hakan Yılmaz’ın TV programına katılarak “Aşk diye bir şey yok” şarkısını söylemişlerdi.




alıntı:objektifhaber

Batıl evlilik inançları


Toplumlarda kültürle birlikte şekillenen ve kimi zaman çaresizlikten, kimi zaman korkudan doğan bir takım inançlara ‘batıl’ adı verilir. Mantıkla bağdaşmayan bu inançların takıntı haline getirilmediği sürece sevimli bir sakarlığı da vardır. Sizin için gelin, damat ve düğün gününe dair farklı inançları araştırdık.

• Nikah kıyılırken ayağa basma herkesin bildiği bir ritüel. Ayağa basanın, evde hükmünün geçeceğine inanılıyor.
• Evlenen çifte pirinç atma geleneği zamanla şereflendirilmiş olsa da bu günlerde yerini kağıt konfetiler tercih edilmekte…
• Bazı toplumlarda nişanlısı, gelinin anne babasına bir süre hizmet etmekle yükümlüdür, yoksa evlilik geçerli değildir.
• Ev sahibinin kendisinin düğün gününün akşamüstünde hapşırmasının şans getirdiğine inanılıyor.
• Eski Yunan’da kız, evliliğin takdis edilmesi için çocukluk oyuncaklarını tanrılara sunarmış.
• Bazı ilkel kavimlerde ölüm cezasına çarptırılan kişiyle evlenmek isteyen kız, onun bağışlanmasını sağlıyormuş.
• Katoliklerde evlenme dini nikahtır. Kadınla erkeğin döl verici sevgisinin ve yuvalarının evlenme eylemleriyle doğaüstü düzeye girdiğini ifade eder ve bozulmaz.
• Bulgar Dağı Yörüklerinde nişanlanacak erkek, kız evine geldiğinde kızın kardeşleri tarafından evlilik barış içinde ve uğurlu olsun diye bir güzel dövülürmüş.
• İki kız kardeşin iki erkek kardeşle evlenmesinin her zaman şanssızlık getirdiği üşünüldü. Bunun sebebi ortada sadece tek bereket olduğu ve buna iki çiftin birden sahip olamayacağına dair batıl inançtır.
• Gelinin ya da damadın kendi doğum gününde evlenmesinin de şanssızlık getireceğine inanılır.
• Düğüne çağrılan davetlilerin toplamı çift sayıda olması evliliğe şans getiriyormuş, genelde şanslı rakamlar tek bilinse de.
• Cuma günlerinin aşk hayatı için iyi olduğu aşikar ve bir zamanlar seremoniler için de özellikle tercih edilirdi.
• Ayrıca düğün için seçilen günün yağışlı olmaması da tercih sebebiydi, güneşli bir günün gelini ve birlikteliğini aydınlatacağı düşünülürdü.
• Eskiden Mayıs ayları evlilik için sakıncalı görülürdü, her ne kadar günler istenildiği gibi güneşli ve ilkbaharın habercisi olsa da eski Romalılar arasında yaşlılar için kutsal sayılırdı ve bu yüzden genç sevgililerce düğün günü olarak seçilmeye çwekinilirdi.
• Nikah yüzüklerinin damatlar tarafından alınması popüler bir alışkanlık. Bugün biz bu tutuma çok daha romantik anlamlar yüklesek de eski çağlarda gelinlerin takıları onun kocasına ait olduğuna dair sembollerden başka bir şey değildi.
• İlginç olan bir diğer inanç ise –son yıllara kadar- kimi toplumlarda kadınların tüm vücutlarını hayatlarında sadece bir kez yıkamaları; düğünden önceki sabah.
• Japonya’da gelinin ayrılığından birkaç gün sonra sadece odası değil şansı da dışarı süpürülüyormuş. Yine Japonya’da ne gelin ne damat evliliğin kısa sürmesini istemediği sürece mor giyinmiyor. Mor doğuda çabuk solan bir renk olsa gerek.
• Bazı bölgelerde ise gelinlerin kilise yolunda parçalayıp sağa sola saçacağı ekmek taşımaları gelenektir. Bu parçalara insanların dokunması yasaktır ama eğer kuşlar tarafından rağbet görürse bunun gelecek için ona mutluluk vaat ettiğine inanılır.
• Tayvan’da bir kadının ikiden fazla kez nedime olmasının ona kötü şans getireceği söylenir.
• Brezilya, Meksika, Kolombiya ve daha pek çok yerde damadın gelini düğünden önce görmesinin geline kötü şans getireceğine hala inanılıyor.
• Türkiye’de ise gelin ayakkabısının altına yazılan arkadaş isimlerinden hangisi silinirse onun kısa bir zaman içinde evleneceğine inanılıyor.
• Meksika’da gelin düğün gününde inci takarsa, evliliği boyunca ağlayacağına inanılır çünkü inciler gözyaşlarını simgeler.





alıntı:milliyet

Kalp kırıcı bir ayrılıktan sonra kadınların yaptıkları


1. Hareket: Elbette her ayrılıktan sonra yaşadığınız şehri değiştiremezsiniz ama çoğu insan için içinde bulunduğu sahneyi değiştirmek, kırık bir kalbi onarmak için başlıca tercihlerden birisi. Yine de düşünmeden hareket etmemek lazım. Yeni bir şehirde başlangıç, geçmişi arkada bırakmak için cazip görünse de ilk heyecan dindikten sonra pişmanlık yaratabilir.

2. Dekorasyonu yenilemek: İlk seçeneğe yakın ama daha çok eski sevgilisi ile birlikte yaşayan ve şimdi evi yalnız kullanmaya başlayan kadınlar için… Bu gelişmenin avantajları olacağı gibi birden boşluk hissi yaratacağından can sıkıcıdır da. Yeniden dekore etmek, küçük değişimler de olsa, yalnız yaşamaya başlamak için bir çeşit sembolik atılım olacaktır. Üstelik yeni tercihler daha feminen bir çizgi izleyebilir ve sadece sizin kişiliğinizin yansımaları olabilir.

3. Yeni bir hobi edinmek: Yeniden bekar olmak kendinizi iyi hissetmenize sebep olabilir ama yine de daha önce birlikte geçirdiğiniz zamanı şu an değerlendirmek için farklı yönelimlere ihtiyacınız olacak. Yeni bir hobi edinin, uzun zamandır öğrenmek, yapmak istedikleriniz için artık yeterince vaktiniz var. Sonunda yoga hevesinizi gerçek bir ritüele çevirebilir, kendi kıyafetlerinizi dikmeyi deneyebilir ve hatta uzun zamandır istediğiniz İspanyolca kurslarına başlayabilirsiniz…

4. Ruhsal ve fiziksel arınma: Ayrılıklar aslında bir nevi yılbaşı gibi – uzun süredir yapmak ya da değiştirmek istediğiniz şeyleri çözüme ulaştırmak için çok uygun bir süreç. Uzun zamandır vejetaryen olmayı düşünüyor ancak bunun için gerekli motivasyonu sağlayamıyor olabilirsiniz. Ve bu tür zorlu bir şeyin üzerine gitmek sizin için telkin edici olabilir. Ya da ilişkiniz sürecinde daha içinize kapanık olduğunuzu mu düşünüyorsunuz, işte daha çok insanla iletişime geçmek ve onlara güvenmeyi öğrenmek için doğru zaman.

5. Tatil, tatil,tatil !: Yalnız ya da bir arkadaşla birlikte, hatta bir grup arkadaşınızla birlikte, monoton gündelik hayatınızdan bir süreliğine de olsa kurtulmak ayrılık sonrası yapılacaklar listesinin başında geliyor! Kaçmak diye nitelendirin isterseniz ama ufak bir hafta sonu kaçamağı ya da sırt çantasını toparlayıp Avrupa seyahatine çıkmak, kendi küçük dünyanızdan çıkarak bakış açınızı genişletmek için ideal.




alıntı:milliyet

Sevdiğimiz erkeklerde babalarımızın izi var


Hepimiz hayatımızı birleştireceğimiz eşi seçerken, çocukluğumuzun baba modelinden izler arıyoruz farkında olmadan…

Damat kayınpeder toprağından olur” diyenler dışarıya kız vermemeye mi çalışıyorlardı yoksa insan psikolojisi hakkında bir fikirleri mi vardı bilinmez ama biz kadınların eş seçerken babalarımızı rol model aldığımız bir gerçek… Üstelik bu seçimde her zaman olumlu özellikler yönlendirici olmuyor, bazı kadınlar babalarının olumsuz yönlerini taşıyan erkeklerle bir yaşam sürdürmeyi tercih edebiliyor. Ancak bu durumun ne bir kitabı var ne de madde madde koşulları… Bu örnekler, içinde insan barındırıyor olması nedeniyle, kişilik yapısı, yaşanan çevre, anne-babanın ve onların ailelerinin tutumlarından etkilenerek şekilleniyor. Tek bir gerçek var ki; kızlar, ‘Asla babama benzeyen bir adamla evlenmezdim’ deseler dahi hayatlarının ilk erkeği olan babalarını bu seçimin dışında bırakamıyor. Psikolog Serap Duygulu, eş seçiminde baba faktörünün ne kadar etkili olduğunu anlattı.

Kız çocuğun hayata gözlerini açtığında ilk gördüğü erkek babasıdır. Baba-kızın birbirine duyduğu aşk, karşı cinsler arasındaki aşktan cinsellik boyutunu çıkardığınızda geriye kalan aşktır. Ergenliğe doğru bu aşk gerilemiş gibi görünür ama hep vardır ve hiç geçmez.

Kadınların eş seçiminde, birlikte yaşadıkları baba modelinin etkisi oluyor mu?

Psikolojide “anne yoksunluğu” olarak adlandırılan sendrom çok daha fazla ön plana çıkıyor ve babanın çocuk üzerindeki etkisinin o kadar da önemli bir faktör olmadığı düşünülüyor. Oysa babalar, özellikle kız çocuklar için ilk aşktır, gizli kahramandır. Kız çocuğun hayata gözlerini açtığında ilk gördüğü erkek babasıdır. Baba-kızın birbirine duyduğu aşk, karşı cinsler arasındaki aşktan cinsellik boyutunu çıkardığınızda geriye kalan aşktır. Ergenliğe doğru bu aşk gerilemiş gibi görünür ama hep vardır ve hiç geçmez. Bu ilişkinin, kız çocuğun ileriki yaşantısındaki etkileri de çok fazladır. Kız çocuklar, ileride eş seçerken ya baba figürünün aynısını ya da tam tersini seçiyor. Örneğin baba alkolikse ya da şiddet eğilimli ise kız çocuk, ya benzer bir erkekle beraber oluyor ya da tamamen sakin, munis bir erkekle evlenebiliyor. Eğer kız çocuk özgüvenini kaybetmiş, bağımlı kişilik özelliği geliştirmişse babasının aynı özelliklerini taşıyan bir erkekle beraber olma ihtimali artıyor. Erkek çocuklar için de aynı durumu anneleri ile ilişkileri açısından söz konusu oluyor. Ağırlıklı olarak aynı figürü seçiyoruz çünkü hepimiz doğal olarak annebabamıza hayran oluyoruz.

‘Babamı asla rol model almam’ diyenler yanılıyor mu?

‘Rol model almam’ demek bile, ‘Babamı rol model olarak alıyorum ve onun tam tersi özelliklere sahip bir insan seçeceğim’ demek anlamına geliyor. Oysa insanın gönlünün nereye konacağı da önceden bu kadar net olarak belli olmuyor. Hiçbir baba ne tamamen iyidir ne de tamamen kötüdür. Alkolik bir baba, diğer yandan çocuklarına karşı çok şefkatli bir baba olabilir. Babamızın şefkat özelliğini de mi rol model almayacağız? Bilinçaltımız ister istemez benzer özellikleri algıladığı için eşimizle babamızın bazı özellikleri mutlaka benziyor olacak… Kişiliği olmazsa konuşma tarzı, belki memleketi, belki mesleği…

Peki babasız büyüyen kızlar?

Son yıllarda seminer verdiğimiz okullarda veli profilini de tanımaya çalışıyoruz ve görüyoruz ki sınıflarda sadece annesi ya da sadece babası ile yaşayan çok fazla çocuk bulunuyor. Birçok kadın danışanımız da bize “Babasının boşluğunu nasıl dolduracağım?” sorusu ile geliyor. Bu gerçekten çok önemli bir sorun çünkü anne, babanın yerini dolduramıyor. Bu boşluğu dolduracak ağabey, amca, dayı, arkadaş, öğretmen gibi bir figürün mutlaka bulunmasını istiyoruz. Bu kişi annenin hayatındaki yeni bir insan da olabiliyor. Bazı durumlarda bu figür bulunamıyor ve o zaman babanın eksikliğinin etkilerini kız çocuk üzerinde çok belirgin şekilde görüyoruz.

Bu eksiklik kendini nasıl gösteriyor?

Böyle bir ortamda büyüyen kız çocuklarında iki net karakter görüyoruz. Bu çocuk ileride sosyal ilişkilerinde içine çok kapanık, güvensiz, özellikle erkeklerle bir aradayken elini ayağını nereye koyacağını bilemez halde ve erkeklere karşı da güvensiz olabiliyor. Çünkü babanın olmadığı yerde annenin olumsuz bir etkisi oluyor; erkeklere dikkat et, aman kimseye güvenme gibi telkinlerle muhafazakar, içe kapanık kız çocukları yetiştiriliyor. Bazen de tam tersi olarak çok atak, girişken ve erkek arkadaşları ile olan ilişkilerini kız arkadaşla olan ilişkilerinden ayırt edemeyen bir durumda olabiliyor. Bu çocuğun kafasında erkek ilişkisi konumlanmamış olduğu için durması gereken yeri bilmiyor, ne yazık ki bazen karşı cins tarafından hareketleri farklı algılanabiliyor. Bu kadınlar ileride evlenip çocuk sahibi olduklarında da çocuğun babası ile olan ilişkisini düzenlerken de sorun yaşıyorlar çünkü babayı nerede devreye sokmaları gerektiğini, nerede müdahale edilmesi gerektiğini bilemiyorlar.

Anne-babanın ilişki şekli de kız çocuğun ilerideki ilişkisinde belirleyici oluyor mu?

Kız çocuk evlenirken kafasındaki ilişki kavramını, aslında anne-babasının yaşadığı ilişki oluşturuyor. Seçtiği erkek bu modele uymuyorsa çatışmalar olabiliyor. Erkek çok iyi bir eş olabilir ama kadın eşini, babasının annesine davrandığı ilişki formatı içine sığdıramıyorsa sorunlar yaşanıyor.

Babası ile ilişkisi sağlıklı olmayan bir kız çocuk, ileride mutsuz beraberlikler yaşamaya mahkum mudur?

Burada annenin etkisi de önem taşıyor. Sağlıksız bir baba-kız ilişkisinde kız çocuk, baskın bir baba profilinin altında ezilmişse, kendine güvensiz ise ve bunu onaylayan bir anne de varsa ileriki yıllarda çok güvensiz ve içine kapanık oluyor. Ancak kızını korumaya çalışan, onu sosyal hayata iten, ‘Ben çektim o çekmesin’ diyerek destekleyen bir anne profili varsa kız çocuk çok sağlıklı ilişkiler de kurabiliyor. ‘Böyle bir aileden çıkıp da nasıl böyle güzel bir evlilik sürdürebiliyor’ diye şaşırdığımız insanlar çevremizde mutlaka vardır. Burada, çocuğun kendine olan güveni ve yetiştiği ortam da etkili olmakla beraber, ‘Babam anneme kötü davranıyordu. Ben eşime böyle yapmayacağım, bana öyle davranılmasına izin vermeyeceğim” diye düşünmesinin etkisi de bulunuyor. Örneğin alkolik babaların erkek çocukları da ya doğrudan babalarının yolunu seçiyorlar ya da kesinlikle babası gibi olmamaya karar verip sağlıklı evlilikler yürütüyorlar.

Babamızın fiziki özelliklerini de arıyor muyuz?

Tabii ki… Erkekler için de kızlar için de bu geçerli. Kişisel olarak benzetemese de fiziki bir yön mutlaka babaya benzeyebiliyor. Eş seçerken kişi bunun farkında olmuyor ama ilerleyen yıllarda bu izleri mutlaka görüyorsunuz. Bütün kadınlar kendilerine ‘Babamın hangi özelliğini eşimde görüyorum?’ diye sorarlarsa mutlaka fiziki ya da kişisel bir benzerlik olduğunu görecekler. Üstelik bunların hepsinin de olumlu özellikler olması gerekmiyor. Babası alkolik olan bir kadın içki içen bir adamdan kaçıp uzaklaşabilirken, aynı durumda bir başka kadın ‘Babam kadar içmiyor, bir şey olmaz’ diye düşünüp alkolün ardından kaybolmuş bir evlilik yaşayabiliyor. Yani kadın, baba figürünün ya aynısını ya da tersini seçiyor, ortası pek olmuyor.

Kız çocuk evlenirken kafasındaki ilişki kavramını, aslında anne-babasının yaşadığı ilişki oluşturuyor. Seçtiği erkek bu modele uymuyorsa çatışmalar olabiliyor. Erkek çok iyi bir eş olabilir ama kadın eşini, babasının annesine davrandığı ilişki formatı içine sığdıramıyorsa sorunlar yaşanıyor.

Babanın rolü gittikçe değişiyor

Baba ile çocuklar artık araya anneyi koymadan, yüz yüze doğrudan iletişim kuruyor. Babalar çocuklarının altını değiştiriyor, onların ihtiyaçlarını gideriyor. Günümüzün babaları da kendileriyle doğrudan ilgilenmeyen bir baba profilinden kurtulup ‘Ben çocuğumla daha çok ilgileneceğim’ diyen bir baba profiline doğru yön değiştiriyor. Bu iyi bir gelişme… Ancak burada da çizgiyi aşmamak ve babanın otoriter konumunu korumaya devam etmek gerekiyor. Günümüzde çocuklar hep talep ediyor ve annebabalar onlarla mücadele etmeye çalışıyor. Annenin hayır dediğine baba evet diyor, babanın hayır dediğine anne evet diyor. Bu durum anne-babanın birbiri ile olan ilişkisini de yıpratıyor. Oysa bazı alanları baba için bırakmak, ‘Baban izin vermiyor’ diyebilmek annelerin de işini kolaylaştırıyor. Sağlam duran bir baba profili çocuğun geleceği için de olumlu etki oluşturuyor, gelecekte kuracağı ilişkileri belirliyor. Aynı zamanda çocuklar beklemeyi, sabretmeyi ve hayatta her istediklerini hemen alamayacaklarını öğreniyor.




alıntı:milliyet

Tırnak Bakımı İçin Öneriler


Tırnak bakımınız ellerinizin ve ayaklarınızın hem sağlığı hem de estetik görünüşü açısından son derece önemlidir. El tırnakları yemek, koparmak, kötü kesmek son derece zararlıdır. Kimyasal deterjanlara maruz kalan tırnaklar çok çabuk kırılan, rengi sararan, zayıflayan, çatlayan tırnaklara dönüşür. Bu sebeple tırnaklarınızı korumanız gerekir.
El tırnaklarınızın bakımı hem daha önemli hem daha zordur. Çünkü genelde açıkta olduğu için yıpranmalara karşı daha korumasızdır. El tırnaklarınızı haftada en az bir kez kesmelisiniz. Kesmeyi sevmiyorsanız her gün veya iki günde bir el tırnaklarınızı törpüleyerek hem şekil vermeli hem de kısaltmalısınız. Ayrıca tırnak törpülemek tırnakların ucunu kalınlaştıracağı için, kırılmaya karşı da güçlenir. Tırnak kesmelerinizi ve tırnak törpülemelerinizi banyodan sonra veya tırnaklarınızı 10 dakika ılık suyun içinde beklettikten sonra yaparsanız hem törpüleme işiniz kolaylaşır hem de daha sağlıklı olur.
Tırnaklarınızın dibindeki derileri kesinlikle kesmeyin. Zira kestiğiniz yerlerde bakteri oluşumuna ve mantar oluşumuna sebep olabilir.
Ojelerinizi tırnaklarınızdan çıkarırken en az miktarda aseton kullanarak çıkarın veya nemlendirici asetonlardan satın alın. Zira fazla aseton tırnaklarınızı kurutur ve tırnaklarınızın soyulmasına sebep olur.
Takma tırnak kullanmayı seviyorsanız, dikkatli kullanın, çünkü takma tırnaklar kendi tırnaklarında reaksiyona sebep olabilirler.

Ayak tırnaklarınıza gelince, ayak tırnaklarını el tırnaklarından daha geç uzar ve 2–3 üç haftada bir kesseniz yeterli olur. Ayak tırnaklarınızı asla çok dibinden kesmeyin. Ayak tırnaklarınız, el tırnaklarınızdan daha kalındır bu sebeple kesilmesi ve törpülenmesi el tırnaklarına göre daha zor olabilir. Bu sebeple ayak tırnaklarınızı kesinlikle banyo sonrası kesin ve törpüleyin. Çünkü banyo sonrası ayak tırnaklarınız daha yumuşak olacaktır ve doğal olarak da kesilmesi ve törpülenmesi daha kolay olur. Ayak başparmağı, en çok tırnak batmasının görüldüğü tırnaktır. Bu sebeple asla çok dipten kesmeyin ve yanlarını içeri doğru değil küt düz şekilde kesin. Tırnak batması genelde yüksek topuklu ayakkabı giyenlerde, sivri burunlu ayakkabı giyenlerde görülür. Tırnak batması olduğunda, tırnağın acıtan kısmını kesemezseniz törpüleyerek yontun ve ufak steril pamuk parçası yerleştirin. Her gün bu pamuk parçasını değiştirin. Tırnak batmasına bağlı ağrı ve acı çoğalırsa mutlaka doktora gidin.

Şayet tırnaklarınızda şeytantırnağı diye tabir edilen sorun varsa asla kopartmayın. Kopartmanız canlı olan dokunun da parçalanmasını sebep olur. Bunun yerine tırnağı tırnak makasını ucu ile dışarıya doğru iktirin ve nazikçe kesin. Üzerine nemlendirici krem sürerek alanın yumuşamasını sağlayın.




alıntı:kadınlarklubu.gen.tr

Son 10 Yılın en popüler meslekleri


Siz büyüdüğünüzde ne olmak istiyordunuz? Astronot, doktor, mühendis, öğretmen, film yıldızı… Çocukken ne hayal etmiş olursanız olun, büyük ihtimalle bugün hayallerinizden çok farklı bir alanda kariyerinize devam ediyorsunuz. Peki, şu anda yaptığınız mesleği ilk ne zaman duymuştunuz?

Eğitim ve kariyer portalı FindtheRightSchool.com’un yayımladığı makaleye göre 10 yıl öncesine kadar var olmayan pek çok meslek dalı, günümüzün en popüler işleri arasında. Başta iletişim, enerji ve çevre sektörlerinde ortaya çıkan bu yeni branşlar, özellikle genç neslin kariyer planlarında çoktan ilk sıraya yerleşti. Pek çok şirket ise bu alanda çalışacak uzmanların peşinde. İşte size son 10 yıl içinde ortaya çıkan en popüler 20 meslek…

İŞ İDARESİ

İş sürekliliği uzmanları: Şirketlerin kriz durumlarında ihtiyacı olacak plan ve programları hazırlayan iş sürekliliği uzmanları, bundan 10 yıl önce adı bile bilinmeyen bir alandı.

Elektronik ticaret uzmanları: Siber müşterilerin tercih analizlerini yapan, şirketlerin web sitelerini ve online satış stratejilerini belirleyen bu uzmanların bir süre öncesine adı bile anılmıyordu.

Sosyal medya yöneticisi/ stratejisti: Sosyal ağların gelişmesiyle birlikte şirketlerin gündemine oturan sosyal medya yöneticileri, sosyal ağlar üzerinden eleman bulmaktan şirket reklamını yapmaya kadar pek çok alanda çalışıyor.

Siber konsiyerj: Yöneticilerin kişisel ya da kurumsal ihtiyaçlarını çözüme ulaştıran siber konsiyerjler ulaşım, vize ve evrak temini gibi problemleri çözüyor.

Kullanıcı deneyimi analisti: Web sitelerindeki kullanıcı alışkanlıklarına yönelik bilgileri sınıflandıran bu uzmanlar, kullanıcı profilleri ve olası tercihleri hakkında istatistikler hazırlıyor.

İLETİŞİM...

Blogger: Şirketler, kamu kuruluşları hatta web siteleri için araştırma yapıp blog içerikleri hazırlayan bu meslek dalı özellikle gençler arasında oldukça popüler.

İçerik yöneticileri: Web sitelerinin tüm içeriğinden sorumlu olan içerik yöneticileri, siteye gelen kullanıcı sayısını da artırmaktan sorumlu.

Online politik kampanya yöneticileri: Son olarak ABD başkan seçimlerinde dikkatleri üzerlerine çeken bu uzmanlar, İnternet ve sosyal ağları kullanarak politikacılar için seçim stratejileri yaratıyor.

Video gazetecileri: İnternet’te artık her gün izlemeye alıştığımız haber içerikli videoları hazırlayan bu gazeteciler, online medya alanındaki en parlak branşlardan biri olarak gösteriliyor.

Okul - ev ilişkileri uzmanları: Okul ile veliler arasındaki iletişimi sağlıyor.

ÇEVRE

Karbon kredi tüccarları: Şirketler için karbon emisyon anlaşmaları hazırlıyor.

Çevre ekonomistleri: Hangi enerji türünün ne kadar kar getireceğini hesaplayan çevre ekonomistleri, günümüzde şirketlerin olmazsa olmazlar listesinde.

Çevre yenileme uzmanı: Çevresel felaketlere karşı ne tür önlemler alınması gerektiği konusunda çalışmalar yapan bu meslek dalı, çağımızın en stresli işleri arasında gösteriliyor.

Yeşil pazarlamacılar: Çevreye duyarlı ürünlerin satış ve pazarlamasını yapıyor.

Geri dönüşüm koordinatörleri: Kamu kuruluşları ve özel şirketlerin atıklarının nasıl geri dönüştürüleceğine yönelik çalışmalar yapıyorlar.

ENERJİ

Bioyakıt \ Biodizel ürün geliştirme müdürü: Bu uzmanlar, bioyakıt teknolojileri üzerine araştırmalar yapıyor.

Enerji Brokerları: Enerji alım satımı yapan enerji brokerları oldukça iyi kazanan meslek gruplarından.

Enerji denetçileri: Enerji verimliliğini artırıp maliyetini düşürmek için çalışan bu uzmanlar, özellikle çok katlı plazalarda istihdam ediliyor.

Yakıt mühendisleri: Her türlü araç için yakıt sistemi geliştirme ve kurulumundan sorumlu.

Gaz toplama sistemi operatörleri: Özellikle çöplüklerde oluşan gazları kontrol altında tutan bu mühendisler en yeni yeşil işlerden biri olarak gösteriliyor.



alıntı:rehberim.net

Bikini Diyeti, İncelten Diyet


Bu sırlarla birlikte artık vücudunuzun şeklini ve yaşantınızı sonsuza dek değiştirecek bilgiye sahip olacaksınız.

Dr. Charles Clark, Pegasus Yayınları’ndan çıkan ‘Bikini Diyeti’ adlı kitabında, kolay kilo vermenin sırlarını açıklıyor: “Bu sırlarla birlikte artık vücudunuzun şeklini ve yaşantınızı sonsuza dek değiştirecek bilgiye sahip olacaksınız. Bunlar kendini uzman olarak adlandıran çok sayıda kişinin sahip olmadığı beslenme ve sağlık bilgileridir. Artık yeni bir yaşam tarzına sahip olabilir ve kalıcı olacak şekilde kilo verebilirsiniz.”

1- Doyurucu kahvaltı: Ekmek, reçel, mısır gevreği, süt ve şeker gibi yüksek GI değerine sahip kahvaltıdan uzak durun, çünkü onlar insülin salgılamanıza neden olur. Günde maksimum 1-2 dilim ekmek yiyin. Kehvaltı sofranızı yumurta (kaynatılmış, kızartılmış, omlet şeklinde) salam, jambon, peynir, mayonez, mantar, tütsülenmiş balık, yumurta, lezzetli ev yapımı meyve suları, krep, yulaf ezmesi ya da doğal yoğurtlu taze meyvelerle renklendirin.

2-Öğle yemeği: Düşük GI (Glisemik İndeks) diyetine uygun öğle yemeği seçenekleri fazladır. Farklı insanların farklı yaşam stilleri vardır: Paket mönüler, al-götür öğle yemekleri, restoranda yemek ve bunun dışında evde yemek. GI diyetine uygun öğle yemeği seçeneklerini dizimizin ilerleyen bölümlerinde bulacaksınız.

3- Ana yemekler: Daha doyurucu öğle yemekleri ya da akşam yemekleri neredeyse sonsuz sayıda olasılık sunar. Yemeklerinizi nişasta içeren gıdalar üzerine temellendirmeyin. Bunun yerine lezzetli soslarla tamamlanmış et, balık, kümes hayvanları ve sebzeler gibi besleyici gıdalar tercih edin.

4- Güvenilir atıştırmalar: Öğünler arasında atıştırmak bu diyette, diğer diyetlere nazaran daha az sorun teşkil eder. Eğer bir şeyler atıştıracaksanız, ne yiyeceğinizkonusunda dikkatli olun. Bunun için en iyi yol fındıktır. Diğer atıştırmalıklar ise şöyle:

* Günde birden fazla meyve (Fakat muz, ananas ya da mango değil.)
* Yoğurt, şekersiz ve az yağlı
* Taze sebzeler (dilimlenmiş havuç, kereviz, salatalık)
* Şekersiz marmelat
* Az yağlı ve şekersiz dondurma
* Düşük GI değerine sahip fındık ya da çikolata bar.

5- Alışveriş: Şu ürünleri her zaman evde bulundurun: Baharatlar, tat vermekle kalmaz, yoğun antioksidan özellikleriyle yaşamsal önem taşır. Sarmısak, bilinen en sağlıklı gıdalardandır, yüksek dereceli vitamin ve mineral deposudur. Taze sebzeler, özellikle biberler (kırmızı, yeşil ve sarı, çünkü onlar yüksek vitamin konsantrasyonuna sahiptir), havuç, brokoli ve yeşil soğan satın alın. Domates, likopen adlı güçlü bir antioksidan içerdiği için mümkün olduğunca fazla tüketmeye çalışın.

6- Geniş bir mönü: Diyete uygun gıdaları bulmak kolaydır çünkü çok geniş bir gıda çeşitliliği içinden seçim yapabilirsiniz. Yasaklanmış gıdalarla uğraşmadan hemen hemen her gıdayı tüketebilirsiniz. Sınırlayacağınız tek şey bazı gıdaların miktarı olacak. Herhangi bir meyve ya da sebzeden günde 5 porsiyon tüketebilirsiniz.

7- Vok tava: Eğer yağlarınızdan kurtulmayı ciddi olarak istiyorsanız, bir vok (derin tava) satın almalısınız. Besleyici gıdalarınızı hızlı ve tatları bozulmadan pişirmenizde bu gereç çok işinize yarayacak. Vok tavayla sonsuz sayıda farklı gıda ürünlerini birlikte pişirebilirsiniz.

8- Egzersiz : Düzenli egzersiz, diyetinizi tamamlar. Yalnızca vücut hatlarınızı düzeltmek için değil, kendinizi daha iyi hissetmeniz için de önemlidir. Bir spor salonuna üye olup uzun saatler boyunca çalışmanız gerekmez. Evinizde de egzersiz yapabilirsiniz. Her gün sadece 5 dakika ayırarak kaslarınızı geliştirebilir, yağ tabakasının yok edebilir ve selülitlerinizden kurtulabilirsiniz. Eğer haftada 3 kez 15’er dakikalık yürüyüşlere çıkarsanız kalp sağlığınızı korursunuz. (Elbette tüm egzersiz programlarına başlamadan önce doktor onayı alınmalıdır.)

9- Vücut ölçünüz: Diyete başlamadan önce vücut ölçülerinizi not edin. Bu diyette temel amaç, kilo vermekten daha çok vücut şeklinizdeki değişiklikler olacak. Nispeten hızlı bir şekilde kilo vereceksiniz fakat daha çok vücut hatlarınızda farklılaşmalar göreceksiniz. ‘Bikini Diyeti’ ile böyle sadece kilo vermekle kalmayacak, giysilerin içinde daha iyi görünecek ve bikininizi gururla giyeceksiniz.

10- Her gün 4 bardak su: Kabızlık, bu diyette görülmez fakat eğer yeterince su almazsanız olabilir. Günde en az dört büyük bardak su için. Diyetinize uygun diğer içecekleri almayı da ihmal etmeyin.

11- Çoklu vitaminler: Özellikle C vitamini takviyesi sizin kendinizi daha zinde hissetmenizi sağlayacaktır. Eğer portakal ya da limon tüketiyorsanız buna ihtiyacınız olmaz fakat siz yine de rutin bir şekilde vitamin kompleksleri alabilirsiniz.

İşte listeniz

* Sızma zeytinyağı
* Taze zencefil kökü
* Peynirler
* Ekşi kaymak
* Mayonez
* Yumurta
* Taze et, kümes hayvanları ya da kuzu eti
* Taze balık
* Konserve ton balığı
* Donmuş karides
* Taze meyve (Özellikle portakal ve limon)
* Çekilmemiş karabiber tanesi

Dr. Charles Clark kimdir?

Edinburg Üniversitesi’nde ilaç, cerrahi ve tıp biliminde çok az kişinin başarabildiği doktoralar yaptı. Londra ve Edinburg’da klinikleri bulunan Clark, zayıflama ve selülit tedavisinde dünyanın sayılı doktorlarından.

alıntı : kadinca

Düşük kalorili gıdalarla kilo verin


Fazla kilolarınızdan kurtulmak için kalorisi düşük besinleri mi tercih ediyorsunuz? Doğru yoldasınız.

Çünkü ihtiyacınızdan fazla aldığınız her 7 bin kalori 1 kilo daha yağ depoladığınız anlamına geliyor. Tam tersi durumda ise günlük ihtiyacınız olan kaloriyi yarıya düşürürseniz, 1 hafta sonra kendinizi 1 kilo zayıflamış bulabilirsiniz.

Acıbadem Kozyatağı Hastanesi’nden Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Dr. Özlem Sezgin Meriçliler, diyet yapanların mutlaka kalori hesabı yapması gerektiğini belirtiyor.

Fazla kilolarınız var ve yaz gelmeden kurtulmak istiyorsunuz. Diyete başladınız, daha az kalori alarak zayıflamaya çalışıyorsunuz. Doğru yoldasınız çünkü kilo alıp vermek aslında matematiksel dengeler ve hesaplamalar üzerine kurulu. Yani kilo vermenin de bir matematik denklemi var! Bu denklemi şöyle düşünebilirsiniz; bir kalori kumbaramız var.

Günlük almamız gereken zorunlu kalorinin üzerinde aldıklarımız artı kalori hanesine yazılıyor ve bunlar toplanarak fazla yağlara dönüşüyor. Tam tersi durumda da yani günlük harcadığımız kalorinin altında kalori alırsak aradaki açık eksi kalori hanesine yazılıyor ve dolayısıyla vücudun enerji ihtiyacı için daha önce depolanmış yağlar yakılmaya başlanıyor.

Acıbadem Kozyatağı Hastanesi’nden Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Dr. Özlem Sezgin Meriçliler, diyet yapanların mutlaka kalori hesabı yapması gerektiğini belirterek metabolizmamızın çalışması, kilo alıp vermedeki matematiksel dengeler hakkında merak edilen soruları yanıtladı:

Diyet yaparken kalori hesabı yapmak doğru mu, yanlış mı?
Her 7 bin kalori bir kilo demektir. Yani yaktığımızdan her 7 bin kalori fazla aldığımızda bir kilo alırız. Aynı hesaba göre yaktığımız kaloriden her 7 bin kalori az aldığımızda da bir kilo veririz. Vücutta kumbara sistemi vardır, artı ve eksi kalori kayıtlarının olduğu bir kumbaradır bu.

Diyelim ki bazal metabolizmamız 1500 kalori olsun. Günlük hareketle de 500 kalori harcamış olalım. Böylece günde 2 bin kalori yakmış olalım. Eğer günde 2 bin kalori yakan bir kişi olarak, bin kalorilik bir diyet yaparsak, bir haftada 7000 kaloriyi eksi kalori hanesinde toplayarak 1 kilo veririz. Tersine, her gün yaktığımız kaloriden 1000 kalori fazla alırsak bir haftada artı kalori hanesine 7000 kalori toplayarak 1 kilo alırız.

Peki kalori yakmamızda etkili olan bazal metabolizma nedir, nasıl çalışır?
Metabolizma iki ayrı bölümden oluşuyor. Birincisi bazal metabolizma dediğimiz 24 saat hiç hareketsiz dursak bile böbrek, karaciğer, kalp gibi iç organlarımızın çalışması için vücudun harcadığı enerjidir. İkincisi de hareketle harcadığımız enerjidir, hareketimiz değişken olduğu için hareketle harcadığımız enerji de değişkendir. Bazal metabolizma beyinde bir merkez tarafından kontrol edilir, günlük hareket düzeyimiz, beslenme düzenimiz, günlük kalori alımı gibi faktörlerin etkisi ile bazal metabolizma artabilir ya da yavaşlayabilir.

Bazal metabolizmayı hangi faktörler etkiler?
Bazal metabolizma pek çok faktör tarafından etkilenir. Halk arasında en çok bilinen ve üzerinde durulan tiroid fonksiyonlarındaki değişkenliktir. Oysa düzenli beslenip beslenmediğimiz, gün içinde aç kalıp kalmadığımız, yediğimiz gıdaların içeriği, günlük hareket düzeyimiz, kullandığımız ilaçların özellikleri, uyku düzenimiz başta olmak üzere bazal metabolizmanın düzenlenmesinde etkili olan çok sayıda faktör vardır.

Kimin metabolizması en hızlıdır?
En hızlı metabolizma sanılanın aksine kilolu olan ve hiç diyet yapmayanlardır. Ne kadar çok yiyorsak aslında metabolizma o kadar hızlıdır, kilomuz ne kadar fazlaysa, hareket ederken taşıdığımız kütle fazla olacağından harcayacağımız enerji de o kadar fazladır.

Metabolizması en yavaş kişiler kimlerdir?
Sürekli diyet yapanların metabolizması çok yavaştır. Bize birçok kişi diyetimi bozmuyorum, ama hiç doymuyorum, kilo veremediğim gibi kilo alıyorum diye gelir. Bunun nedeni sürekli düşük kalorili diyete vücudu alıştırmalarıdır.

Metabolizmanın yeterli ve sağlıklı çalışıp çalışmadığının diğer belirteci aç kalarak beslenip beslenmediğimizdir. Eğer günde 1-2 öğün yiyorsak, kahvaltıyı atlıyorsak, bütün gün aç gezip sadece akşam yemeği yiyorsak vücut enerji girdisini az olarak algılar ve her şeyi depolamaya başlar. Enerji harcamayı mümkün olduğu kadar azaltır. Açlık metabolizmayı yavaşlatan önemli bir faktördür.

Birtakım hastalıklar metabolizmayı değiştirir. Bazı hipofiz bezi hastalıkları (agromegali, cushing sendromu vb.), hipotiroidi, insülin direnci gibi. Tiroid hastalıkları ve insülin direnci sık görülmekle birlikte diğer hastalıklar daha nadir karşımıza çıkar. O nedenle ‘benim metabolizmam hiç çalışmıyor, su içsem yarıyor’ cümlesini kuran kişilerin çoğunda esas problem düzensiz beslenme, sürekli aynı kalori ile beslenme, diyet yaptığını zannederek sürekli diyeti bozma gibi beslenme hataları ön planda akla gelmelidir.

Diyet yaparken kilo takılmaları neden oluyor?
Sürekli aynı diyetle aynı kaloriyle beslenince bazal metabolizma yavaşlar. Bazal metabolizmayı beyinde hipotalamus adı verilen bölüm düzenlemektedir. Hipotalamus bu düzenlemeyi öncelikle günlük aldığımız kaloriye göre yapar. Hep aynı kaloriyi alıyorsak, yaktığımız kaloriyi buna eşitlemek için uğraşır.

Diyet yapmaya başlayınca daha önce bahsettiğimiz gibi bir kalori açığı yakalarız, eksi kalori hanesinde biriken kaloriler 7000 kalori olunca 1 kilo veririz. Ancak aynı diyete devam ederken hipotalamus harcanan kaloriyi aldığımız ile eşitler ve bir süre sonra yaktığımız-aldığımız kaloriler eşit hale gelince eksi kalori hanesinde puan toplayamaz hale geliriz. Bu süreçte ara ara diyeti bozdukça artı kalori hanesine puan atmaya başlarız ve burada toplanan kaloriler 7000 kalori olunca bir kilo alırız. Yani diyet yaparken kilo almaya başlarız. ‘Su içsem yarıyor’ aşaması genellikle bu aşamadır. Tabii yarayan su değil ara ara bozmaların getirdiği kalori birikimidir.

Takıldığımız kilolardan kurtulmanın yolu nedir?
Bu süreci geciktirmenin ya da düzeltmenin birinci yolu düzenli spor yapmaktır. Spor yapmak metabolizmanın yavaşlamasını önler. Ayrıca diyet mutlaka diyet uzmanı eşliğinde profesyonel bir düzenleme ile yapılmalıdır. Diyet uzmanı diyet sırasında kişinin metabolik cevabına göre diyeti değiştirir, kalorinin vücuda giriş şeklini değiştirir ve hipotalamusun diyete uyum sağlayacak şekilde metabolizmayı yavaşlatmasını önler ya da geciktirir. Ayrıca kontrollü diyet yapmanın, diyeti bozma sıklığını azalttığı da gösterilmiştir.

Sporun diyete yardımcı olması için ideal süre ne olmalıdır?
Herkesin spor ihtiyacı farklıdır. Hiç spor yapmayan bir kişi yürüyüş yaparak spora başlayabilir. Gün aşırı 30-60 dakikalık yürüyüş son derece faydalı olabilir. Zaten düzenli spor yapmakta olan bir kişi metabolizmayı daha da hızlandırma ihtiyacı duyarsa yağ yakıcı egzersiz yapması gerekir (step, aerobic, koşu vb..)

Sporun yaşam biçimi haline gelmesini öneriyoruz, eğer yaşam biçimi haline gelmeyecekse kilo vermek istediğiniz dönemde faydası olur, ancak sporu bırakınca metabolizma üzerindeki etkisi kaybolur. Diyelim 10 kilo vermeniz gerekiyor, 3 aylık süre içinde her gün iki saat spor yaptınız ve günlük enerjinizi artırdınız. İstediğiniz kiloya indikten sonra sporu tamamen bırakırsanız, harcanan kalori azaldığı için metabolizmada hemen kalori fazlası meydana gelir ve kiloların en azından bir kısmını geri alırsınız.

Yağ yakıcı egzersiz için gün aşırı yine haftada üç gün yaklaşık 40-50 dakika spor yapmalı. Ancak yağ yakabilmek için bu sürenin en az 20 dakikasında kalp hızının 120’ye çıkması gerekiyor. Step, koşu, aerobik, düzenli yürüyüş yapan kişide metabolizmayı hızlandırıp kilo vermeyi kolaylaştırmak mümkün olabiliyor.

İnsülin direnci metabolizmayı nasıl etkiliyor?
Kan şekerini kontrol edip şeker hastası olmamızı engellemek için vücudun salgıladığı hormon insülindir. Bazı kişilerde insülin normal miktarlarda şeker kontrolü sağlayamaz, bu kişilerde şeker hastası olmayı engellemek için vücut normalden fazla insülin salgılamak zorunda kalır. Artan insülin kan şekeri kontrolünü sağlar ama birtakım yan etkilere de yol açar. Kan şekeri kontrolünün normalden fazla miktarda insülin ile sağlanmasına ‘İnsülin Direnci’ diyoruz. Artan insülin sık acıkmaya, sofradan yeni kalkıldığında dahi açlık hissine, gece yeme alışkanlığına ve tatlı krizlerine yol açabilir. Bu nedenle ortaya çıkan beslenme düzensizliği kilo almaya yol açar. Kilo almak, yani yağ dokusunun artması insülin direncini artırarak insülin salgısının daha da artmasına yol açar, bu şekilde metabolik bir kısır döngü ortaya çıkar.

Fazla yağ dokusu insülin direncini tetikler mi?
Kilo almak, yani vücut yağ dokusunun artması insülin direncini ortaya çıkaran en önemli faktördür. Her kilolu kişide insülin direnci yoktur, ancak insülin direnci olan hastaların hemen tümü kiloludur. İnsülin aynı zamanda yağ dokusunu besleme özelliği olan bir hormondur, o nedenle insülin ne kadar fazla ise kilo alma riski o kadar fazladır. Diyet yapılsa dahi insülin direnci olan bir kişide insülin sürekli yağ dokusunu beslediği için kilo vermek zorlaşır. Spor insülin direncinin azaltılmasında çok önemli bir rol oynar. Diyetin düzenli uygulanması, sağlıklı beslenme yine insülin direncini en aza indirir.

İnsülin direnci ile ilgili en önemli konu, bu durumun şeker hastalığına zemin hazırlayan metabolik bir durum olmasıdır. Özellikle genetik yatkınlık varsa, yani ailede diyabet öyküsü varsa, insülin direnci varlığında sürekli fazla insülin salgılayan pankreas yorularak insülin salgısını azaltırsa diyabet ortaya çıkar. Bu sürecin insülin direnci aşamasında fark edilerek tedavisi ise diyabet gelişme riskini azaltır.

alıntı : kadinca

Seksi modelden saç bakım önerileri


O ünlü ve seksi saçlara sahip bir DJ model… Leigh Lezark sizlere muhteşem saçlarının ipuçları veriyor. Onun saçlarını çok mu beğeniyorsunuz? Onun önerilerine kulak vermeye ne dersiniz.

İşte parlak, seksi, ve dolgun saçlara kavuşmanın Leigh Lezark tarafından hazırlanmış kılavuzu…

Parlaklığı artırın

Saçlarınızı, saç cinsinize uygun bir serum ile nemlendirin. Kuruluğunu alın. Kıvırcık, düz yada dalgalı saçlar için farklı serumlar kullanmaya özen gösterin. Ayrıca saçlar için parlaklık çok önemli. Elektriklenmeyi ve parlaklığı artırıcı serumlar saçlarınızı muhteşem gösterebilir.

Etkileyici saç renkleri

Saçlarınızı daha canlı göstermenin bir diğer yolu da onları boyamak. Ama daha önce yapmanız gereken bir şey var. Oda saçlarınızı kestirmek… Teninize uygun bir saç rengi seçmeye önem verin ve boyadıktan sonra boyanın akmasını önleyici ürünler kullanmayı da unutmayın. Boyadan sora uygulayacağınız bakım kürleri ise saçlarınıza ekstra parlaklık verecektir.

Modern kesimler

Titizlikle gerçekleştirilmiş bir saç kesimi daha şık ve zengin bir görünüme sahip olmanıza yardımcı olurken bakışlarınıza da anlam katacaktır. Eğer saçlarınız uzunsa ön kısmı daha kısa olacak şekilde omuzlarınıza kadar kestirebilirsiniz, ancak saçlarınız kısaysa ön taraflarını uzun arkasını kısa tutabilirsiniz.

Profesyonelce kurutun

Saç kurutmak belki de yıkamaktan bile önemli. Saç kurutmanın da kendine has kuralları var. Uygun fırça seçimi saçlarınızın bakımlı ve sağlıklı olması için en önemli kural. Saçınıza en uygun fırçayı seçin. Saçlarınız doğal kıllı bir fırça sayesinde daha parlak görünebilir. Ve yağlanma sorununa da veda edebilirsiniz. Saçlarınızı kolayca açmak için düz fırçalar kullanmaya özen gösterin. Islak saçınıza bebeğiniz gibi bakmayı da unutmayın.Serumlar ıslak saça uyguladığınızda daha etkili olurlar. Saçınızın yıpranmasını önlemek için, fön başlığı kullanın.




alıntı:ciltdbakimı

Erkek Spor Olsun Diye Aldatır


Eşi Yurdal Sert'le olan zorlu boşanma süreci yüzünden zor günler geçiren İvana Sert "Dava süreciyle ilgili konuşamam. Ama Yurdal'la sık sık görüşüyoruz" dedi.

Eşi Yurdal Sert'le yaşadığı boşanma süreci nedeniyle zor günler yaşayan ve basının gündeminden düşmeyen İvana Sert, önceki gece 2012 yaz sezonu mayo- bikini kreasyonunu Kıbrıs'ta düzenlenen defileyle görücüye çıkardı.

SPOR NİYETİNE

Uzun süredir bu defile için hazırlanan Sert, defile sonrası özel hayatıyla ilgili açıklamalarda bulundu. Sert, konuyla ilgili "Bu, Yurdal'ın ne ilk ne de son aldatışı oldu. Beni birçok erkek gibi defalarca aldattı. Bu aldatma konusu erkeklerin huyunda olan bir şey zaten. Bu işi spor niyetine yapıyorlar. Ben yine göz yumardım fakat bu sefer abarttı" şeklinde konuştu. Sert, sözlerine "Dava süreciyle ilgili şu anda bir şey söyleyemem. Ama Yurdal ile olan dostluğumuz sürüyor, sık sık görüşüyoruz" diye devam etti.

BARIŞIRLAR

İvana Sert'in 13 yıllık arkadaşı Enis Onat da konuyla ilgili şu şekilde konuştu: "Son zamanlarda parayla ilgili haberler çıktı ama İvana'nın paraya ihtiyacı yok.Yurdal ayıp etti. İvana aldatacak biri değil. İvana'nın kalbini kırdı. Aslında İvana, affedecekti ama basına çok şey sızınca vazgeçti. Benim tanıdığım kadarıyla mutlaka barışırlar. Hem de yüzde 100!"




alıntı:ucankus

28 Eylül 2011 Çarşamba

Jennifer Lopez fena dağıttı

Boşanma kararını açıkladıktan sonra Jennifer Lopez'e bir şeyler oldu



Eskisine göre çok daha seksi giyinmeye başlayan ve iddialı dans şovlarıyla konuşulan Jennifer Lopez, hafta sonunda Las Vegas'taydı. Arkadaş grubuyla bir gece kulübüne gelen ünlü yıldız, sabahın erken saatlerine kadar eğlendi. Lopez'in yakınları, ünlü şarkıcının kendisini yeniden ispat etme çabası içinde olduğunu söylüyor.

alıntı : posta

Kate Upton'un bu fotoğrafları çok konuşulacak



Kate Upton, bir içgiyim firması için soyundu...

19 yaşındaki seksi model Kate Upton, Bare Necessities adlı içgiyim firması için objektif karşısına geçti. birbirinden çekici pozlar veren Upton'un bu fotoğrafları çok konuşulacağa benziyor.







alıntı : posta

Rihanna'nın Üstsüz klip çekimi şoke etti



Klip çekimi için kiraladıkları tarlanın sahibi, Rihanna'yı üstsüz görünce çekimleri durdurdu


Brezilya konserinden klip çekimi için İrlanda'ya geçen ünlü şarkıcı Rihanna, çekimin yapıldığı buğday tarlasında üstünü çıkarınca tarla sahibinin gazabına uğradı.
Yani single'ı "We Found Love" için pazartesi günü kameralar karşısına geçen 23 yaşındaki yıldız, bir anda üzerindeki bikini üstünü çıkarıp koşup zıplamaya başladı.
Hem çekim ekibinin hem de kendisini izleyen hayranlarının şaşkın bakışları arasında üstsüz şekilde koşan Rihanna'ya uyarı, tarlanın sahibi çiftçi Alan Graham'dan geldi.
Çekimleri durduran 61 yaşındaki Graham, Rihanna ile özel olarak konuştu. 'Benim topraklarımdayken üzerindekilere sahip olmalısın' diyen yaşlı çiftçi, Rihanna'ya yaptıklarının uygunsuz olduğunu söyledi.
Yaşlı çiftçi ile el sıkışan Rihanna daha sonra klip çekimlerine devam etti.




alıntı : posta

Michael Jackson'ın ceset fotoğrafı ilk kez ortaya çıktı



Pop müzik dünyasının starı Michael Jackson'un ölümünden hemen sonra çekildiği öne sürülen bir fotoğrafı ortaya çıktı


Michael Jackson'ın özel doktoru Dr. Conrad Murray’in kasıt dışı adam öldürmek suçundan yargılanmasına dün başlanırken, savcı, ölümünden hemen sonra sedyede yatan Jakcson’ın cesedine ait olduğu öne sürülen fotoğraflarını jüriye gösterdi.

İlk kez ortaya çıkan fotoğraflarda Jackson'un bir deri bir kemik kaldığı dikkat çekti. Savcı Dr. Conrad Murray’ın yanlış ilaç kullanımının yanı sıra 911’i aramakta geç aramaktan da yargılanmasını istedi.

Duruşma salonunda zaman zaman ağlayan Dr.Conrad Murray, Michael Jackson’ı kendisinin öldürmediğini savunarak, kendisini dinlemeyen Jackson’ın içtiği ilaçlar nedeniyle öldüğünü söyledi.

alıntı : posta